Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgını, günümüzün en önemli sağlık sorunlarından biri oldu. Hastalık hemen herkes için bir tehdit haline geldiyse de, kronik rahatsızlıkları bulunanlar daha fazla risk altında.
Vücudun herhangi bir virüsle baş edebilmesi için sağlıklı olması çok önemli çünkü güçlü bir bağışıklık sistemi en büyük silahımız. Kronik hastalıkların bağışıklık sistemini zayıflatarak, kişiyi çeşitli sağlık sorunlarıyla karşı karşıya getirdiği ise bilimsel bir gerçek.
Koronavirüsün özellikle astım, diyabet, kalp ve böbrek rahatsızlıkları bulunanlar ile obezite hastalarını daha fazla etkilediği biliniyor. Yine bilindiği üzere obezite, metabolik sendroma yol açıyor. Kilo fazlalığı ve bel çevresi kalınlığı fazla olan kişilerde görülen metabolik sendrom, kalp-damar hastalıkları, yüksek tansiyon ve diyabet gibi pek çok sağlık sorununun habercisi.
Özellikle Vücut Kitle İndeksi 40 ve üzerinde olan morbid obezler, taşıdıkları hastalık yükleriyle COVID-19 için büyük bir risk grubudur. Morbiz obezite, COVID-19’un önemli bir komplikasyonu olan akut solunum sıkıntısı sendromu riskini artırır. Ayrıca hastalığa yakalananların süreci daha zor atlattıkları da tıp otoriteleri tarafından kabul edildi.
- New York City’de COVID-19 tanısı alan 4 bin 103 hastayı kapsayan, 1 Mart-2 Nisan arasında yapılan bir araştırma bu durumu gözler önüne serdi. Çalışmada en büyük risk grubunda ileri yaştakilerin, Vücut Kitle İndeksi 40 ve üzerinde olanlar ile ve kalp hastalarının bulunduğu ortaya çıktı.
- Çin’de yapılan bir araştırmaya göre ise obezite, özellikle erkeklerde COVID-19’un bir sonucu olarak gelişen şiddetli zatürre riskini iki katına çıkarıyor.
- Fransa’ya baktığımızda, hastanede gözetim altına alınan 124 hastanın yarısının obez olduğu görülüyor.
- İngiltere’de yoğun bakım ünitelerinde tedavi gören 6 bin 720 hastanın yüzde 75’inin de aşırı kilolu ve obez olduğu bildirildi.
Genç obezler de risk altında
Obezite ve ileri yaş COVID-19 için risk faktörleri olsa da, yeni bilimsel araştırmalar aşırı kilolu gençlerin de tehlike altında olduğunu gösteriyor. Yine New York’ta yapılan iki çalışmanın sonuçları dikkat çekici…
Pozitif tanı alan 60 yaş altındaki 3 bin 615 kişi incelendiğinde, Vücut Kitle İndekslerinin 30-34 arasında olduğu görüldü. Ayrıca obezitenin COVID-19 nedeniyle hastaneye yatırılan 60 yaş altındaki hastalar için ‘en yaygın altta yatan durum’ olduğu da ortaya çıktı.
Tüm bu bilgileri ele aldığımızda, obezite (Özellikle Vücut Kitle İndeksi 35 veya daha fazla olanlarda) ve COVID-19 arasında ilişki bulunduğu açıktır. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri, obeziteyi COVID-19 risk faktörleri listesine eklemiştir.
Bu konuda daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulsa da, obezitenin akciğer fonksiyonu üzerinde önemli bir etkisi olabileceğini biliyoruz. Karın çevresindeki aşırı ağırlık, göğsü sıkıştırabilir, diyaframın hareket etmesini ve akciğerlerin genişlemesini, dolayısıyla hava almasını zorlaştırabilir. Bu durum, COVID-19 semptomlarını şiddetlendiren kandaki düşük oksijen seviyelerine katkıda bulunabilir.
Ayrıca vücudun bağışıklık yanıtını bozabilecek obezitenin kronik bir iltihaplanma sonucu geliştiğini de biliyoruz. Bu, potansiyel olarak vücudun koronavirüs ile savaşmasını zorlaştırabilir.
Sağlık merkezleri yeterli olmayabilir
Tam teşekküllü olmayan sağlık kuruluşlarında obezite hastalarını bekleyen sorunlar da görülebilir. Obez hastalarının bazı makinelerde ağırlık sınırı olması nedeniyle görüntüleme tekniklerinden yararlanamadığı ve yoğun bakımda entübe edilmelerinin daha zor olduğu akılda tutulmalı. Daha büyük yataklara ve taşınma ekipmanlarına ihtiyaç duyulabildiği de unutulmamalı.
Karantina sürecinde spor salonlarının kapalı olması fiziksel aktivitenin azalmasına yol açtı. Evde geçirilen sürenin uzaması, can sıkıntısı sebebiyle daha fazla gıda tüketilmesine neden olabilir. Obezite hastalarının psikolojik desteğe ihtiyaç duyduğu da bilinmektedir. Bu süreçte duygusal açlık yaşamaları da mümkündür.